Daktilonun edebiyatta unutulmaz bir yeri var. Nitekim eskiden romanlar hep daktiloyla yazılırdı. Tık tık tık…
Nice büyük romanlar ve öyküler daktilonun insana huzur veren sesinin tuşlarından çıktı.
Evet, daktilo olmadan önce de yazarlar, filozoflar farklı modotlarla kitaplarını yazardı. Kağıt icat edildikten sonra kitaplar da hayatımıza girmeye başladı. Ama bizim konumuz daktilonun edebiyattaki yeri…
Günümüzde bile bazı yazarlar yazılarını, kitaplarını hala daktiloyla yazıyor. Bu onlar için elbette kıymetli bir durumdur.
TIK, TIK, TIK….
Bilgisayar dediğimiz dijital icat edilmeden önce sabahlara kadar süren bir ses vardı. Tık, tık, tık, tık….
O seslerden eser kalmadı.
Hatta şunu söyleyebiliriz; kitaplar ve yazılar ceplerimize sığdırdığımız küçük aygıtlarla bile yazılmaya başlandı.
Bu tartışmaya değer bir konudur zannımca. Müzeleri geziyorsanız mutlaka fotoğraf ve daktilo müzelerini gezin. Orada yazarların, büyük edebiyatçıların yazılarını yazdığı daktilolara rastlayabilirsiniz.
KAYBOLAN BİR GELENEK…
Her gelenek gibi daktilo da hayatımızda kayıp gitti. Daktilo evvel zaman içinde hayatımızda kayboldu ve tarihe karıştı. Elbette az da olsa hala daktiloyla yazanlar var ama bu azınlıkta….