Kadıköy'de yaşanan elim olay sonrası gözler suça sürüklenen çocuklara çevrildi. Sosyolog Özgür Aktükün, bu durumu sadece bireysel bir suç olarak değil, toplumun bir yansıması olarak değerlendiriyor. Peki, çocukları suça iten sebepler neler? Adalet sistemi bu konuda ne kadar etkili? İşte detaylar...
Çocuklar Şeyleştiriliyor mu?
Aktükün'e göre, çocuklara bakış açımız sorunlu. Onları birey olarak görmekten ziyade, birer eşya gibi algılıyoruz. Bu durum, bağımsız ve adil bir çocuk politikasının önünde engel teşkil ediyor. Unutmayalım ki, politikasızlık da bir politikadır ve bu durum çocukları daha da savunmasız bırakıyor.
Sosyolog, çocukların suça sürüklenmesini sadece bireysel bir sapma olarak görmüyor. Ona göre bu, sistematik bir sorun. Eğitimden sağlığa, aile içi şiddetten ekonomik yoksunluklara kadar birçok alanda sistemin kendisi çocukları yalnızlaştırıyor ve suça itiyor.
Suça Karışan Çocuklar da Mağdur mu?
Ahmet'in ölümünün ardından, suça karışan çocuklar "fail" olarak etiketlendi. Ancak Aktükün bu yaklaşıma karşı çıkıyor. Ona göre, suça karışan çocuklar da mağdurdur. Eşitsiz ve adaletsiz toplumsal koşulların bir ürünüdürler. Eğitim olanakları, sağlıklı yaşam hakkı, psikolojik destek gibi temel haklardan mahrum bırakılan çocuklar, bu eksikliği şiddetle doldurmaya çalışıyorlar. Onları sadece cezalandırmak, bu düzenin yarattığı enkazı halının altına süpürmekten farksızdır.
Çocukları yalnızca "fail" kimliğine hapseden bir yaklaşım, toplumun kendi sorumluluğunu görmezden gelmesine neden oluyor. Mesele sadece bireysel değil, yapısal bir sorun. Bu durumu düzeltmek için topyekün bir değişim şart.
Medya, Aile, Devlet: Kim Sorumlu?
Özgür Aktükün'e göre, sorumluluk sadece bireylerde değil, sistemin tüm bileşenlerinde yatıyor:
- Medya: Haberlerden dizilere, dijital içeriklere kadar kullanılan dilde ciddi problemler var. Şiddet estetize ediliyor, empati köreltiliyor.
- Aile: Çocuklar en çok zarar gördükleri yeri 'yuva' olarak tanıyorlar. İstatistiklere göre ihmal ve istismar vakalarının ilk kaynağı aile.
- Devlet: Çocuk koruma odaklı kamu kurumları büyük ölçüde tasfiye edildi. Geriye korumasız çocuklar, yetersiz yargı ve medyatik linç kaldı.
Toplumsal düzenin çocukları koruyacak mekanizmalarının bilinçli bir şekilde zayıflatıldığını savunan Aktükün, "Çocuklar bizim geleceğimiz değil; şimdimizdir. Onları bugün korumadıkça yarının suçlarına zemin hazırlıyoruz" diyor.
Aktükün, Ahmet için adaletin sağlanmasını tüm kalbiyle istediğini belirtirken, ceza ile sınırlı kalınmaması gerektiğini vurguluyor: "Adalet herkes için onarıcı olmak zorunda. Ceza miktarını artırmak, suçun oluşmasına neden olan koşulları ortadan kaldırmaz. Asıl mesele; bu çocukları fail kılan toplumsal nedenleri dönüştürmektir."
Ahmet Mattia Minguzzi davası 8 Mayıs'a ertelenirken, bu olay toplumumuzun çocuklara yaklaşımını ve adalet sistemini yeniden gözden geçirmemiz için bir fırsat sunuyor. Unutmayalım ki, suça sürüklenen her çocuk, sistemin bir aynasıdır ve bu aynaya bakmaktan kaçamayız.