Batıcılık İflası mı? Sömürgecilik Gerçeği ve Alternatif Arayışlar
Gündem

Batıcılık İflası mı? Sömürgecilik Gerçeği ve Alternatif Arayışlar


30 April 20255 dk okuma26 görüntülenmeSon güncelleme: 17 June 2025

Oliver Roy'un "Siyasal İslam'ın İflası" kitabı, yayımlandığı dönemde büyük yankı uyandırmıştı. Ancak, Batı dışı coğrafyalara yönelik sömürgecilik faaliyetlerini göz ardı ederek yapılan değerlendirmelerin gerçekçi olmadığı savunuluyor. Peki, siyasal Batıcılık gerçekten iflas etti mi? Sömürgecilik hala devam ediyor mu? Batı'nın rolü ve alternatif arayışlar üzerine bir inceleme.

Sömürgecilik Bitti mi?

Dünya siyasi tarihinin en karanlık dönemi, Batılı ülkelerin Doğu coğrafyasını kolonize ettiği yıllardır. Milyonlarca insanın ölümüne ve ülkelerin işgal edilmesine yol açan bu dönemde, Doğu coğrafyası ekonomik olarak da çökertildi. Ancak, Oliver Roy'un yaklaşımında sömürgeciliğin geride kaldığı varsayılıyor. Peki, bu doğru mu?

Bugün, başta Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere, Fransa gibi ülkeler halen sömürgecilik faaliyetlerini sürdürmektedir. Eğer sömürgecilik geride kaldıysa, Batı dışındaki coğrafyalar neden hala işgal edilmektedir? Doğu'daki ülkelerin petrolleri, değerli madenleri, tarımsal üretimleri hangi hakla Batılılar tarafından kullanılmaktadır? Fransa nasıl bir hukuki gerekçeyle Afrika'daki varlığını sürdürmeye çalışmaktadır? Batılı ülkelerle uyumlu, halkına nefes aldırmayan diktatörler neden desteklenmektedir?

Tazminat Ödendi mi?

Sömürgeci güçlerin işgal ettikleri ülkelerin büyük bir kısmında kendi siyasetlerine uygun bir yönetim şekli kurarak buradan çekildiği ortada iken; bunun yanında Batı merkezli siyaseti sorgusuz bir şekilde uygulayan, Batı'ya itaat eden, her türlü zorbalığı, terörü uygulayan işbirlikçi siyasetçilerin varlığını mevcut kılmış iken işgal edilen ülkelerin özgür ve bağımsız olduğu nasıl iddia edilebilir? Bu durum, ülkeler için özgürlük ve bağımsızlık anlamına gelebilir mi?

Yüzyıllar boyunca en değerli varlıkları gasp edilen bu ülkelere tazminat ödenmemesi de ayrı bir sorundur. Örneğin, insanlık tarihinin en büyük katliamlarını gerçekleştiren Belçika, Kongo'dan kaçırdıklarının tazminatını ödedi mi? Ya da Fransa, Cezayir'de yol açtığı yıkımın maliyetini karşıladı mı? Bunların hiçbiri yapılmadı. Üstelik tahribatın boyutu dahi belli değil. İşgal edilen hiçbir ülkeye gerekli tazminat ödenmedi.

Batıcılığın İflası mı?

Sonuç olarak, Batı'nın yol açtığı tüm yıkımlara rağmen kendisini vazgeçilmez bir paradigma olarak dayatmaya çalışması, siyasal Batıcılığın iflasını gündeme getirmektedir. Batılı ülkelere ait uçaklar yetimhaneleri vuruyor, Batılı ülkelere ait silahlarla siviller katlediliyor. Geliştirdikleri kitle imha silahlarıyla nesiller yok ediliyor. Hal böyleyken, Batı'ya dönük yapılan eleştirilerin karşısına, siyasal batıcılık zemininin zayıflamasından endişe edenler Batı'nın kültürünü, sanatını, düşüncesini çıkarıyor. Ancak, bu tavır artık ölümü perdelemeye çalışmanın ötesinde bir anlam taşımamaktadır.

Gelinen nokta itibarıyla son 200 yıllık performansına bakıldığında iflas eden düşünce Batıcılıktır. Batı'nın temsil ettiği iddia edilen değerler meşruiyetini yitirmiştir. Söz konusu edilmesi gereken, Roy'un iddia ve manipüle ettiği şeyin tam tersi olan "Siyasal Batıcılığın İflasıdır."