ABD'nin Hamas ile doğrudan temasa geçmesi, Gazze'de ve Orta Doğu'da dengeleri değiştirecek önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Uzun yıllardır terör örgütü olarak kabul edilen Hamas'ın, ABD tarafından muhatap alınması, bölgedeki siyasi ve diplomatik dinamiklerde köklü değişikliklere yol açabilir. Bu gelişme, İsrail'in stratejik çıkarlarını zedelerken, Hamas'ın uluslararası alandaki meşruiyetini artırabilir. Peki, bu temasın ardında yatan sebepler neler ve Gazze'de neler değişecek?
ABD'nin Hamas Hamlesi: İsrail Dışlanıyor mu?
ABD'nin Hamas ile temas kurması, İsrail'in uzun süredir devam eden diplomatik üstünlüğüne bir meydan okuma olarak yorumlanabilir. Trump yönetiminin "Önce Amerika" politikası çerçevesinde şekillenen bu yaklaşım, ABD'nin kendi ulusal çıkarlarını ön planda tuttuğunu gösteriyor. Bu durum, İsrail'in koşulsuz destek gördüğü dönemin sona erdiğine işaret ederken, Netanyahu hükümeti için de iç siyasi kırılganlığı artırabilir.
Netanyahu hükümetinin aşırı sağcı blokla ayakta kalma stratejisi, ABD'nin Hamas'ı muhatap almasıyla zora girebilir. Zira, olası bir uzun süreli ateşkes veya insani yardım mekanizmalarında Hamas'ın rol alması, koalisyonun çözülmesine neden olabilir. Bu nedenle, Washington'ın İsrail üzerindeki baskısını artırması, sadece Gazze politikasını değil, İsrail'in iç dengelerini de değiştirebilir.
Hamas: Müzakere Edilebilir Bir Aktör mü?
Hamas'ın ABD ile temas kurması, örgütün meşruiyet arayışında önemli bir dönüm noktasıdır. Artık sadece silahlı bir yapı olarak değil, aynı zamanda Batı'da da muhatap alınan, siyasal söylem üretebilen ve bölgesel diplomaside alan açan bir aktör olarak kabul görüyor. Hamas yetkililerinin açıklamaları ve diplomatik çıkışları, örgütün pragmatik, çoğulcu ve uluslararası hukukla ilişkili bir söylem kurmaya çalıştığını gösteriyor.
- Hamas'ın bu yeni yaklaşımı, 2017'de yayımlanan siyasi belgeyle başlayan ve 1967 sınırlarında bir Filistin devleti fikrine yaklaşma sinyalleriyle devam eden meşruiyet stratejisinin bir uzantısıdır.
- Hamas'ın dolaylı da olsa ABD tarafından tanınması, onu uluslararası sistemde "müzakere edilebilir aktör" konumuna taşıyor.
- Bu durum, Filistin Yönetimi'nin Batı Şeria'daki tartışmalı meşruiyeti ile karşılaştırıldığında ciddi bir avantaj olarak görülüyor.
Askeri Direnişin Diplomatik Başarısı
Hamas'ın sahadaki askeri direnişi, diplomatik kazanımlarının temelini oluşturuyor. Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de sürdürülen asimetrik savaş, örgütün askeri kapasitesini ortaya koymuştur. İsrail'in "tam zafer" hedefinin sahada karşılık bulmaması, Hamas'ın askeri gücünü daha da görünür kılmıştır. Bir ABD vatandaşının serbest bırakılması, sadece bir "insani jest" değil, aynı zamanda Hamas'ın askeri kapasitesini diplomatik pazarlık aracı olarak kullanma becerisinin bir göstergesidir.
Bu durum, Hamas'ın marjinal silahlı bir aktör olmadığını, sahada karşılığı olan bir aktör olduğunu ispatlamıştır. Ayrıca, Hamas'ın diplomasi alanında elde ettiği kazanımlar, Gazze'deki insani krizi yönetme kapasitesiyle de bağlantılı hale gelmektedir. ABD'nin baskısıyla açılan insani yardım koridorları, gıda ve ilaç girişleri, Hamas'ın yerel halk nezdinde başarısını artırmaktadır.
Sonuç olarak, ABD ile Hamas arasında gelişen temaslar, Gazze'de sadece taktiksel değil, stratejik bir kırılmanın işareti olarak görülebilir. İsrail'in Filistinli aktörlere karşı uzun yıllardır sürdürdüğü diplomatik üstünlük, ABD'nin önceliklerini yeniden tanımladığı bu süreçte ciddi şekilde sorgulanmaktadır. Hamas ise çift yönlü meşruiyet stratejisiyle hem sahada hem de uluslararası arenada yükselen bir aktöre dönüşmektedir. Bu yeni dönem, sadece Hamas'ın değil, aynı zamanda bölgesel güç dengelerinin yeniden inşa edildiği bir dönüşüm sürecine işaret etmektedir.