Oyuncu Aybüke Pusat'ın karıştığı olaylar ve ardından TRT'den uzaklaştırılması, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, TRT Yönetim Kurulu Üyesi Hilal Kaplan da bazı kesimlerin hedefi haline geldi. Bu durum üzerine Hilal Kaplan'ın eski eşi Süheyp Öğüt, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamalarla sert bir tepki gösterdi.
Süheyp Öğüt'ten Sert Tepki
Süheyp Öğüt, Hilal Kaplan'a yönelik yapılan eleştirilere ve hatta hakaretlere varan yorumlara sosyal medya hesabı üzerinden yanıt verdi. Öğüt, Kaplan'a yöneltilen "iftira ve karalamaların" kabul edilemez olduğunu vurgulayarak, bu tür saldırıların amacının Kaplan'ın itibarını zedelemek olduğunu belirtti. Özellikle Aybüke Pusat olayının ardından Kaplan'ın hedef gösterilmesine anlam veremediğini ifade etti.
Öğüt, açıklamalarında şu ifadelere yer verdi:
- "Hilal Kaplan'a yönelik yapılan bu haksız saldırıları şiddetle kınıyorum."
- "Bu tür karalama kampanyaları, sadece Hilal Kaplan'ı değil, aynı zamanda ifade özgürlüğünü de hedef almaktadır."
- "Hilal Kaplan, Türkiye'nin önemli bir değeridir ve bu tür saldırılarla susturulmaya çalışılması kabul edilemez."
Aybüke Pusat Olayı Nedir?
Aybüke Pusat'ın TRT'den kovulmasına neden olan olaylar zinciri, sosyal medyada başlayan bir tartışmayla gün yüzüne çıktı. İddialara göre, Pusat'ın bazı siyasi görüşleri destekleyen paylaşımlar yapması ve bu paylaşımların TRT'nin yayın politikalarıyla çelişmesi, kurum içinde rahatsızlık yaratmış ve sonuç olarak sözleşmesinin feshedilmesine yol açmıştı. Bu durum, sanatçıların siyasi görüşlerini ifade etme özgürlüğü konusunda yeni bir tartışma başlatırken, Hilal Kaplan'ın da bu tartışmanın odağında yer alması, Süheyp Öğüt'ün tepkisini daha da artırdı.
Bu olay, Türkiye'deki medya ve sanat dünyasında uzun süre konuşulmaya devam edecek gibi görünüyor. İfade özgürlüğü, siyasi görüşlerin ifade edilmesi ve medyanın rolü gibi konular, bu tartışmanın temelini oluşturuyor.
Sonuç olarak, Hilal Kaplan'a yönelik saldırılar ve Süheyp Öğüt'ün bu saldırılara verdiği sert tepki, Türkiye'deki kutuplaşmanın ve farklı görüşlere tahammülsüzlüğün bir yansıması olarak görülebilir. Bu tür olaylar, diyalog ve anlayışın önemini bir kez daha hatırlatırken, ifade özgürlüğünün sınırları ve sorumlulukları konusunda da önemli soruları gündeme getiriyor.
